25 Mayıs 2008 Pazar

Deniz Taksisi

Son yazımda da yine bi taksi haberinden bahsetmek istiyorum ve yine İstanbul'da gerçekleşen bi yenilik. Bu taksilerde İstanbul trafiğinden bıkmış insanlar için oldukça güzel bir ulaşım olacak. E tabi deniz tutmuyorsa, çünkü bunlar deniz taksileri. Şuanlık sadece bir tanesi hizmet vermekteymiş ancak eylül ayında İDO tarafından 5 tane daha hizmete sunulacakmış. Yani İstanbullular şimdilik bir taksiyle idare etmek zorunda kalacaklar. (10 kişilik olduğunu düşünürsek eylül ayına kadar birçok insanın ihtiyacına pekte cevap veremeyecek) Yaklaşık 10-12 metre uzunluğunda, dört-beş metre eninde tasarlanan ve katamaran bir gövde yapısına sahip deniz taksiler, asgari 18 deniz mili hız yapabilecekmiş. Azami 10 yolcu ve bir operatör taşıma kapasitesine sahip deniz taksilerde, seyir ve can güvenliği en ileri teknoloji ile sağlanacakmış, çift makineli olarak tasarlandıkları için manevra kabiliyetleri çok yüksek olacakmış. Yolcular deniz taksisini SMS yoluyla ve İDO’nun çağrı merkezinden istedikleri iskeleye çağırabileceklermiş. Çağrı merkezi kanalıyla çağrılacak deniz taksilerle ilgili müşterisine gidilecek duraklar, mesafe ve ücret bilgileri önceden bildirilecekmiş. Nakit veya kredi kartıyla ödeme yapılabilecekmiş, yazar kasa fişi kesilecekmiş. Şartnameye göre, deniz taksilerin ücretleri gündüz 15 YTL’den başlayacak ve her deniz mili 10 YTL olacak. Gece ise açılış 20 YTL ve her deniz mili 15 YTL’den ücretlendirilecekmiş.İDO ve Ulaşım Koordinasyon Merkezi'nin (UKOME) belirlediği ücretler güzergahlara göre şöyle:

Beylerbeyi-Ortaköy (32 YTL, 6 dakika)
Kalamış-Bebek (86 YTL, 23 dakika)
Çengelköy-Beşiktaş (37 YTL, 7 dakika)

İstanbullulara yeni taksileri hayırlı uğurlu olsun diyorum ama denizi de istila etmeye başlamayalım demekten de geri kalamayacağım. Düşünsenize herkeze özel deniz taksileri çıkıyomuş. Artık banka kredisini alan kendine bi deniz taksi alır bi bakmışsınız denizde de trafik olmuş:) Şaka gibi birşey olur heralde. Eğer boğazdan geçtiyseniz ve dikkat ettiyseniz çoğu arabanın içinde yanlızca bir insan var anlayacağınız arabasını alan atmış kendini yola. Ee ondan sonra trafik kaçınılmaz oluyor okadar büyük nüfuslu bir şehirde.

Herkezlere iyi tatiller diliyorum. Bu blogları özleyeceğim...

23 Mayıs 2008 Cuma

HAYVANLARDA ARTIK KONUŞARAK ANLAŞIYOR

Hepimizin bildiği bir söz vardır;" Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa anlaşır" derler. Pazarlamanın en önemli unsurlarından olan tv reklamlarında bu tema işleniyor belkide farkında olmadan. Türkiyede faliyet göstermekte olan tüm gsm şirketleri pazarlama politikalarını bu söz üstüne kurdular, nasıl mı? Turkcell'in altın yumurtlayan tavuk tarifesini bilmeyeniniz yoktur sanırım veya Avea'nın "ohh beee" tarifesindeki kuzunun; oh beee diyişine hepimiz gülmüşüzdür. Vodafone da onlardan geri kalırmı hiç, onlarda geyik tarifesi çıkardılar ve sınırsız geyik sundular abonelerine. Tüm bunlar da yazımın başında yazdığım ve kimin söylediği bilinmeyen hayvanların koklaştığını ve konuşamadığı tezi ile bağdaşmamaktadır. Tüm bunların ışığında tüm bu gsm devlerinin en büyük rakibi olan Türk Telekom reklamlarında Cem Yılmaz yerine bir hayvan oynatmaya kalkarsa bu acaba hangi hayvan olurdu? Cem Yılmaz ile de yollarına devam ederlerse hiç şaşırmam:)

22 Mayıs 2008 Perşembe

Ayak Üstü 21 Milyon Dolar




Geldik dönemin sonuna, dönemle beraber bir çok şeyinde sonu geldiği gibi bloklarında sonu geldi. İlk yazım Microsoftu, son yazım ise tavuk ayağıyla ilgili. Herşey gibi bu da karışık. Tavuk ayağı diyip geçmek istemedim çünkü önemli bir konu. "Eskiden ayak olanlar şimdi baş oldu". Ama neyseki bu bahsedeceğim konu diğerlerine nazaran daha önemli, en azından ülkeye bir yararı dokunuyor. Başımızdaki insanlar ufak tefek atışmalarla devleti nereye getirdiler. Ayaklar neler yaptı işte. Konumuza geri dönelim, bu ayaklar tavuk ayakları, 2006 yılında 28 milyon dolar olan beyaz et ihracatımız geçen yıl 44 milyon dolara çıktı. Bunun büyük bir kısmını Türkiyede tüketilmeyen tavuk ayakları oluşuturuyor. Daha çok uzak doğu ülkeri; Hong Hong, Vietnam, Çin gibi ülkeler bu ayakları cipslerde ve çeşitli çorbalarla tüketiyor. Ege Canlı Hayvan Su Ürünleri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Sinan Kızıltan, tavuk ayağı ihracatı bizim için büyük bir gelir kapısı olduğunu söyledi. 2006 yılında tonu 300 dolar olan tavuk ayağı geçen sene tonu 700 dolar oldu. Umarım, gıda fiyatlarının patlama yaptığı bugünlerde bizim beyaz et üreticilerimizde bir kurnazlık yaparda bundan kendilerine pay çıkarırlar. Uzak doğudan ülkemize daha çok döviz getirirler.


Son olarak, bazıları koltuk sevdasından vazgeçip memlekinte neler oluyor diye baksa iyi olur. Çünkü büyük bir kriz yaklaşıyor ve bizde en ufak şeyden yarar sağlamak durumundayız bu krizi en az zarar ile atlatmamız için. Tavuk ayağı örneğide bu duruma uygundur.


Kapanış: Benim açımdan güzel bir dönemdi. Umarım daha güzel dönemlerde beraber oluruz ve hocam bu blok olayı çok güzeldi ve ilk defa siz bunu yaptırdınız. Maliyeti az karı çok günler dilerim:)))

11 Mayıs 2008 Pazar

HD DVD öldü, yaşasın Blu-ray


DVD’den sonra gelecek olan endüstri standardı konusunda Sony’nin Blu-ray’e, Toshiba’nın HD DVD’ye destek vermesiyle başlayan format savaşları son buldu. 80’lerdeki Betamax ile VHS formatları arasındaki yarışa benzetilen yeni nesil HD formatı savaşının galibi Sony yani Blu-ray oldu. Toshiba HD DVD üretimine devam etmeyeceğini açıkladı.

Tek katmanlı bir DVD’nin 4.7 GB, çift katmanlının 8.4 GB’lık depolama kapasitesini, tek katmanda 25 GB’a, çift katmanda ise 50 GB’a taşıyan Blu-ray’in galibiyetinde film endüstrisi, bilgisayar dünyası ve zincir mağazalardan gelen desteğin büyük katkısı oldu. Elbette bu gelişmede, Blu-ray’in yapılan pek çok bağımsız testte, yüksek tanımlı görüntü ve ses sistemlerinde açık ara farkla galip gelmesinin de payı büyük.

Blu-ray’i galibiyete götüren gelişmeler ise Warner Bros, Disney, Sony Pictures, Paramount Pictures, MGM, Fox ve Netflix gibi büyük şirketlerin Blu-Ray'i destekleyeceklerini açıklamaları oldu. Ayrıca Dünyanın en büyük market zinciri Wal-Mart, HD DVD ürünlerinin satışını Haziran 2008’de tamamen durduracağını ve HD DVD oynatıcı, film gibi bütün HD DVD ürün stoklarını eriteceğini, yüksek tanımlı ürünler söz konusu olduğunda stoklarını Blu-ray’e ayıracağını duyurdu.

Bu gelişmelerin ardından Toshiba, önce fiyatları yüzde 50’ye kadar düşürme yolunu seçti. Piyasada bunun herhangi bir etkisi olmayınca şirket baskılara dayanamadı ve mücadeleden vazgeçtiğini duyurdu. Toshiba’nın, artan giderleri kısmak için bu yarıştan çekilmesinin ardından, yaptığı duyuruyla adeta HD DVD kullanıcılarından özür diledi. Bugüne kadar farklı kategorilerde 1.3 milyon HD DVD oynatıcı ve kaydedicinin piyasaya çıktığının tahmin edildiği belirtilerek, firmanın bu alanda gireceği maddi sıkıntıdan daha fazla tüketicilere verilen zarardan pişmanlık duyulduğu belirtildi.

4 kiloluk dijital kamera


Bugün hepimiz, gittiğimiz her yerde elimizde küçük bir dijital fotoğraf makinesi ile dolaşıyoruz. Hatta bir makineye bile ihtiyacımız yok, cep telefonları artık en kaliteli dijital fotoğrafı çekecek yeteneğe sahip.
Peki ama dijital fotoğraf teknolojisinin bugünlere gelmesini sağlayan ilk adımları hiç merak ettiniz mi? Kodak'ın 1975 yılında geliştirdiği ilk dijital fotoğraf makinesi, günümüzün ultra taşınabilir megapiksel canavarlarına hiç ama hiç benzemiyor.

Dijital fotoğraf makinelerinin mucidi olarak bilinen Steve Sasson, birkaç yıllık çalışmanın ardından, 1975 yılında "yarı-taşınabilir" dediği ilk dijital fotoğraf makinesini tanıtmıştı. Bu makine siyah-beyaz fotoğraflar çekebiliyor ve bu fotoğrafları basit bir kasede kaydediyordu. Yani dijital fotoğraf tarihinin başında ne renkli fotoğraflardan, ne de bellek kartları / dahili belleklerden bahsediliyordu. Tabi fotoğraf çekme ve bu fotoğrafın kasede kaydedilme süresi de bugünkü gibi 1-2 saniye değildi. Tüm bu işlem toplam 23 saniyede tamamlanabiliyordu.

Peki ama kasede kaydedilen fotoğrafı görmek için ne yapmak gerekiyordu? Bu iş için oldukça hantal görünümlü ve TV'ye bağlanan bir bilgisayar kullanılıyordu. Kaset bu bilgisayara takılıyor, fotoğraf da TV ekranında görülebiliyordu.
Tam 16 adet büyük nikel-cadmium pil ile çalışan bu nostaljik dijital fotoğraf makinesinin patentini daha o zamanlarda alan Kodak, dijital fotoğraf dünyasında bugün geldiği noktayı belki de Steve Sasson'un bu "iri" buluşuna borçlu. :))

10 Mayıs 2008 Cumartesi

KRİZ Mİ DEDİNİZ???


ABD ve Avrupa ekonomide durgunluk korkusu yaşarken, Türkiye lüks tüketimde rekora koşuyor. 2007’de Rusya’daki lüks tüketim fuarı sonrası ilki İstanbul’da yapılan A Plus Lüks Markalar Fuarı’nda bu yıl 2 günde 1.5 milyar dolarlık satış yapılacağı tahmin ediliyor. Geçen yıl fuarda yine 2 gün içinde ulaşılar satış hacmi 900 milyon dolar olmuştu. JNR Fuarcılık tarafından 30-31 Mayis tarihlerinde Hilton Convention Center’da yapılacak olan fuara bu yıl da lüks tüketimin en tanınan markaları ve dünya sosyetesinin önde gelen isimleri katılacak. Özellikle 3 milyon dolar tutarındaki kişiye özel mücevher takımları, 700 bin dolarlık el yapımı özel saatler, alınması için sıra beklenen 750 bin dolarlık lüks otomobiller fuarın yine en gözde sektörleri arasında yer alacağı ifade ediliyor. Bu kez ayrıca Bodrum’da özel yatların önüne park edilebileceği 23 milyon dolar tutarındaki ultra lüks villalar, ABD’deki Miami ve Virgin Adaları’ndaki villalar, 7 yıldızlı oteller, SPA merkezleri, VIP uçak kiralama ve Harley Davidson motorları satışa sunulacak. VIP konuklara yönelik olarak gerçekleştirilen fuara gelecek ziyaretçiler ilkinde olduğu gibi özel davetiyelerle limuzinlerle evlerinden alınarak yine evlerine bırakılacak. JNR Genel Müdür Yardımcısı Elif Keleş, değeri milyar dolarla ifade edilen farklı sektörlerdeki şirketlerin her birinin kendi alanında iddialı ünlü markalarıyla fuara katılacağını belirterek "Dünya genelinde yıllık bazdaki cirosuyla 100 milyar doların üzerindeki rakamlarla ifade edilen lüks tüketim, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki giderek pazar payını büyütmeye başladı. Paralel olarak ülkemizde de lüks tüketim pazarı ciddi bir büyüme gösteriyor. Sektör temsilcileri bu nedenle Türkiye’de de A Plus tüketicilerin yaşam tarzlarını kolaylaştıracak en son ürünlerini önümüzdeki fuarla birlikte görücüye çıkaracak. Fuarda konuklar için fashion-TV’den naklen yayınlacak bir defile de yapılacak" dedi. Keleş fuarda, mücevherat, saat, yatlar, lüks arabalar, mobilyalar, Bankalar ve kredi kartları, spa otelleri, elektronik ve elektrikli ev aletleri, antikalar, içkiler ile moda ve moda eksesuarları ile lüks yaşam tarzındaki tüm ürün temsilcileri yer alacağını da söylüyor. Son olarak eklemek istiyorum, resimdeki banyoda duş almak nasıl bir duygu acaba:))))

BİRANIN KRALI, BİR DÜNYA MARKASI EFES


Sadece bulunduğu bira pazarının değil, Türkiye’nin ve dünyanın en güçlü markalarından biri Efes. 39 yıl önce hayatımıza giren Efes Pilsen, Türkiye’nin bira pazarının %83’nün sahibi. Avrupa’nın 6’ncı büyük bira grubu olan Efes Pilsen, yeni tatları, markaları ve buna benzer diğer çalışmaları ile dünya genelinde de iddialı çalışmalara imza atıyor. Peki artık dünya çapında bir marka haline gelmiş Efes’in başarısının altında yatan sırlar neler? İlk olarak, bu başarının altındaki en büyük güç marka bilinirliği. Dünyada en çok tanınan, her koşulda pazarın lideri olmayı ve pazarı belirlemeyi başaran, reklamları, sponsorlukları ve bunun gibi daha nicesiyle son derece güçlü ve sıkı bir oyuncu Efes Pilsen. Pazarlama gücü ve kurumsal yönetimi markayı marka yapan etmenlerin başında geliyor. Gerek dağıtım yapısı, gerek teknik yapısı, gerekse de satış sistemindeki etkinliği bugüne kadar Efes’i ön plana çıkaran faktörlerdi. Bütün bunların yanı sıra Efes’in buralara gelmesinde ki diğer önemli faktör ise, kendi bünyelerinde oluşturdukları Araştırma Departmanları. Efes Pilsen yıl boyunca hem araştırma departmanlarıyla hem de çeşitli araştırma şirketleri ile pazar ve tüketici araştırması yapmış ve tüketici ihtiyaçlarını belirlemiştir. Ve böylece hem sektörü geliştirmeye yönelik bir çalışma yapmış hem de kendi gücüne güç katmıştır. Bunların en güzel örnekleri de bugüne kadar pek çok ilki hayata geçirmiş olmaları. Bu yeniliklere de ilk kutu bira, ilk light bira ve ilk fıçı kutu bira örnek olarak gösterilebilir. Tüm bunların yanı sıra kültüre de tam destek devam ediyor. Bu yıl 7. kez düzenlenecek olan Efes Pilsen One Love Festivali, bu yıl ikincisi düzenlenecek olan Rock’n Dark Express müzik yarışması ve belki de Efes’in en büyük organizasyonlarından biri olan ve bu yıl 18. senesini bitirecek olan Efes Pilsen Blues Festivali. İşte bütün bu çalışmalar, yapılan yenilikler, gerçekleştirilen organizasyonlar bira kültürünü yaygınlaştırmak ve Efes’in gücüne güç katmak için yapılıyor. Keşke bütün markalar Efes olsa. :D:D:D:D